Osho yaşamı ve felsefesi-1

11 ARALIK 1931

Osho Kuchwada'da, Hindistan'ın Madhya Pradesh isimli eyaletinin ortasında, annesinin ebeveynlerinin yaşadığı bir köyde doğdu.

1932-1939:KUCHWADA

Babaannesinin ölümünden sonra, onun en küçük çocuklarının ve aile işlerinin sorumluluğu Osho'nun genç anne babasının omuzlarına bindi. Osho annesinin ebeveynleri ile yaşamaya gitti. Onlar çocuğa sıra dışı bir özgürlük ve saygı atmosferi sağladılar. Osho'nun ve çocukluğunda onu tanıyanların anlatımlarına göre, gözüpek ve yaramaz bir çocuktu, kendi fiziksel sınırlarını sınamak ve kendini büyük görme ve ikiyüzlülüğe meydan okumak için hiçbir fırsatı kaçırmıyordu.

1938-1951:GADARWADA

Dedesinin ölümünden sonra Osho ve anneannesi birlikte Kuchwada'ya, Osho'nun anne babasının yaşadığı yere taşındılar. Osho burada ilk defa okula yazıldı. Yaramazlık yaptığı ve öğretmenlerine meydan okuduğu zamanların dışında, Osho anneannesi ve dedesi ile yaşadığı ilk yıllardaki maceracı ve genellikle yalnız yaşam tarzına devam etti. 1945'te, on dört yaşındayken yedi günlük ölümü bekleme deneyini yaşadı. Bunun sebebi kısmen, doğum haritasını yapmak için tutulan bir astrologun sıra dışı öngörüsüydü. (s.85-87)

21 MART 1953: AYDINLANMA

1951-1956: ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ

Osho felsefe eğitimi aldı ve münazara yarışmalarında pek çok ödül kazandı. Jain Koleji'nden onur derecesi ile mezun oldu ve Prof. S. S. Roy tarafından, master eğitimi için Sagar Üniversitesi'ne davet edildi.

1957-1970: PROFESÖR VE KONUŞMACI

Osho ilk önce Raipur'daki Sanskrit Koleji'nde, sonra felsefe dersi verdiği Jabalpur Üniversitesi'nde görev kabul etti. Onun öğretime tutucu olmayan ve meydan okuyucu yaklaşımı derslerine, kredi için yazılmış olsalar da olmasalar da, pek çok öğrenci çekti. Yıllar geçtikçe öğretim görevleri için gittikçe daha az zaman harcamaya başladı ve Hindistan'ın her yerinde halk içinde konuşmak için yolculuklar yapmaya başladı.

1962: İLK MEDİTASYON MERKEZLERİ

Yolculukları ve konuşmaları sırasında, Osho sık sık konuşmalarının sonunda rehberli meditasyonlar düzenledi. Öğretileri çevresinde ortaya çıkan ilk meditasyon merkezleri Jivan Jagruti Kendras (Yaşam Uyandırma Merkezleri) olarak bilinir ve hareketi Jivan Jagruti Andolan (Yaşam Uyandırma Hareketi) olarak adlandırıldı.

Meditasyon tapınakları ve merkezleri sayesinde, bilimsel bir şekilde çağdaş insanı meditasyonla tanıştırmak istiyorum. Yalnızca entelektüel bir şekilde değil, onu meditasyonla deneysel bir şekilde tanıştırmak isterim. Ancak yaparak öğrendiğimiz bazı şeyler vardır.

Meditasyon merkezleri çağdaş insanın dil ve simgeler aracılığı ile meditasyonu anlayabildiği bilimsel yerlerdir. Yalnızca bu kadar da değil, meditasyon yapabilir ve onunla tanışabilir. Bunun için dünyada yüz on iki yöntem vardır. Bu yöntemlerin detaylı bilimsel temeline meditasyon merkezlerinde girmek isterim. Böylece yalnızca anlamakla kalmazsın, yapabilirsin de.



1962-1974: MEDİTASYON KAMPLARI
Osho konuşmalarına ek olarak kırlarda 3-10 günlük "meditasyon kampları" düzenlemeye, burada günlük konuşmalar yapmaya ve meditasyona katılanlara kişisel olarak rehberlik etmeye başladı.

Elli bin, yüz bin kişilik kalabalıklara konuşurdum ve her şeyin bir kulaklarından girip, ötekinden çıktığını bilirdim; orada otururlardı işte. Bu insanlar beni seviyordu, ama söylediklerimi anladıklarından değil, onu söyleme tarzımdan dolayı. Varlığımı seviyorlardı, ama onlar arayıcı değildi.

Durumu görünce -kalabalığa konuşmanın boşunalığını görünce- az insan toplamaya başladım. Tek yol kalabalıklara konuşmayı bırakmaktı. Bir dağa çıkar, yedi, on günlüğüne dağa gelmek isteyen olursa benimle gelebileceğini bildirirdim. Doğal olarak, insan işinden on günlük izin alabiliyorsa, konuya ilgisi vardır; bu yalnızca merak olamaz. Karısını, çocuklarını ve işini on günlüğüne bırakıyorsa, en azından yalnızca meraklı olmadığının, gerçekten bilmek istediğinin işaretidir. Meditasyon kampları işte böyle başladı.



HAZİRAN 1964: RANAKPUR MEDİTASYON KAMPI

Ranakpur Meditasyon Kampı, Osho'nun çalışmalarında bir dönüm noktası oldu, çünkü ilk defa söylevleri ve meditasyonları kaydedildi ve bir kitapta yayınlandı: Kendini Fark edişe Giden Yol. Kitap Hindistan'da büyük övgü aldı. Osho daha sonra bu kitabın, hiç değişmeyen tüm öğretisini içerdiğini belirtti. Kitap artık Mükemmel Yol (Rebel Press - Hause, Hindistan) adıyla basılmaktadır. Kampın başlangıcında, katılım için üç kılavuz verdi:

İlk kural şudur: Şu anda yaşa. Yalnızca şu an gerçektir ve canlıdır. Ve eğer gerçek bilinecekse, ancak şu an aracılığı ile bilinir.

İkinci kural şudur: Doğal olarak yaşa. Nasıl bir oyundaki aktörler gösteriden sonra kostümlerini ve makyajlarını çıkarıyor, bir kenara koyuyorsa, bu beş günde (Ranakpur Meditasyon Kampı'nda geçirilen beş günde) sahte maskelerini çıkarmalı, bir kenara koymalısın. Bırak içinde temel ve doğal olan dışarı çıksın ve onun içinde yaşa.

Üçüncü kural şudur: Yalnız yaşa. İçeride, bazı şeylerin kalabalık etmesine izin verme. Ve aynısı dışarısı için de doğrudur. Bu kampta yalnızmışsın gibi kendi kendine yaşa. Kimseyle ilişki kurmaya çalışma.

HAZİRAN 1966: JYOTI SIKHA

(YAŞAM UYANDIRMA) DERGİSİ
Bombay'daki Jivan Jagruti Kendra tarafından Hindi dilinde, on beş günlük bir dergi çıkarılmaya başladı. Merkez, Osho'nun konuşmalarından çözülmüş kitapların da resmi basımevi oldu. O zamana kadar, genellikle "Açarya Rajneesh" olarak bilinirdi.



1968: CİNSELLİKTEN ÜSTÜN BİLİNÇLİLİĞİ
Osho "aşk" üzerine beş konuşma yapması için Bombay'a, prestijli Bharatiya Bhavan Oditoryumu'na davet edildi. 28 Ağustos'taki ilk söylevinde Osho sevgi ve meditasyonun cinsel enerjinin dönüşmesi olarak doğduğunu, cinsellik baskılandığı zaman dönüşemeyeceğini açıkladı. Pek çok insan cinsellik hakkında konuştuğu için büyük öfkeye kapıldı ve oditoryumun sahipleri konuşma dizisini iptal etti.

28 Eylülde Osho Gwalia Tank Maidan'da, büyük bir kalabalık karşısında konuşmalarını tamamlamak üzere Bombay'a döndü. Konuşma dizisi Cinsellikten Üstün Bilinçliliğe başlığı altında yayınlandı ve en çok okunan kitabı oldu. Hint medyası ondan "seks gurusu" diye bahsetmeye başladı.

Aşk hakkındaki ilk gerçeği bilmek istersen, ilk önce cinselliğin kutsallığını kabul etmelisin, Tanrı'nın varlığını kabul ettiğin gibi cinselliğin ilahiliğini kabul etmelisin, açık bir yürekle. Ve cinselliği açık yürek ve zihinle ne kadar çok kabul edersen, ondan o kadar özgürleşirsin. Ama onu ne kadar çok baskılarsan, ona o kadar bağlı olursun...

O gün konuşmamı bitirdiğim zaman platformdaki tüm resmi görevlilerin, toplantıyı ayarlayan tüm dostların yok olup gittiğini görünce şaşırdım. Gitmek için koridorda yürürken hiçbirini görmedim...

Bana teşekkür etmek için asıl organizatör bile gelmedi. Daha önce gördüğüm hiçbir beyaz şapkalı (o zamana dek Osho'nun destekçisi olan Gandhi'ciler), khadi giyimli insanlar, kürsüde değildi; konuşma tamamlanmadan uzun zaman önce kaçmışlardı. Önderleri çok zayıf biriydi. Ve hızlı! Takipçilerinden önce kaçmışlardı.



1970-1974: BOMBAY

27 Haziran 1970'te, yıllarca profesörlük yaptığı ve yaşadığı Jabalpur'da Osho için bir uğurlama kutlaması düzenlendi. 1 Temmuz'da Osho Bombay'a taşındı ve yaklaşık elli kişiye düzenli akşam söylevleri vermeye başladı. Söylevler zaman zaman bir meditasyon, şarkı ve dansla bitiyordu. Yalnızca önemli konuşma sözlerini yerine getirmek için yolculuk etti ve Aralık'a kadar bunlar da bitti.

Kendimi yavaş yavaş bir odaya kapatacağım: Gelip gitmeyi bırakacağım. Artık aklımdakilerle çalışacağım. Onları hazırlayacağım ve dışarı yollayacağım. Bir mekândan bir mekâna gitmeyi kendim yapamıyorum, ama on bin insanı yollayarak yapabilirim.

Benim için din de bilimsel bir süreçtir, bu yüzden aklımda bunun için tamamen bilimsel bir teknik var. İnsanlar hazır oldukça, bilimsel teknik onlara aktarılacak. O tekniğin yardımı ile binlerce insan üzerinde çalışacaklar. Bunun için benim varlığıma ihtiyaç yok. Ben yalnızca o amacı yerine getirecek insanları bulmak için gerekliydim.



1970: DİNAMİK MEDİTASYON TANITILDI
Nisan 1970'te Osho, Dinamik Meditasyon adını verdiği, devrimci bir katarsis tekniği sundu. Mayıs'ta Nargol Meditasyon Kampında bu meditasyonla ilgili deneyler yönetti ve sonraki üç sene içinde tekniği mükemmelleştirdi. Dinamik Meditasyon en ünlü ve geniş uygulama alanı olan meditasyon tekniği oldu.

Bir dost sordu, "Eski meditasyon derslerinde bizden hep gevşememizi, kıpırtısızlaşmamızı, sessizleşmemizi, farkında olmamızı istedin. Ve şimdi derin nefes sırasında ve 'Ben kimim?' sorusu ile tüm çabamızı göstermemizi istiyorsun. Bu iki teknikten hangisi iyi?"

Burada iyi ve kötü meselesi yok. Ne demek istediğini anlıyorum, ama bu bir iyi ve kötü meselesi değil. Yalnızca hangi tekniğin daha fazla huzur verdiğini, meditasyonunun momentumuna katkıda bulunduğunu anlaman gerekli. Herkes için aynı olamaz; herkes bunu farklı yaşar. Gevşemeyi ancak yere düşene kadar koştuktan sonra başarabilen insanlar var. Ve hemen gevşeme durumuna girebilen insanlar var; ama bunlar çok az ve birbirlerinden çok uzakta. Doğrudan sessizliğe girmek güçtür; bunu yalnızca bir avuç insan yapabilir, insanların çoğunluğu için, gevşemeden önce yoğun bir çabaya ve gerilime girmek gereklidir. Ama her iki tekniğin de hedefi aynıdır, nihai hedef aynıdır. Bu gevşemedir.



1970: SANNYAS İÇİN YENİ BİR TANIM

26 Eylül 1970'ten 5 Ekim 1970'e kadar Osho, Himalayalar'ın eteklerindeki Kulu Manali'de bir meditasyon kampı yaptı. 26 Eylül'de ilk mürit grubunun başlangıç ayinini yaptı ve onlara "neo-sannyasin" adını verdi. Bu kadim Hindu kurumunun ona ait versiyonu gelenekten radikal derecede farklıdır. Gelenekte arayıcılar her tür maldan, ilişkiden vazgeçer, cinsellikten uzaklaşır ve toplumda başkalarının verdikleri ile yaşar. Osho "neo-sannyas"ı tanımlarken geleneğe meydan okuması gittikçe daha açık olmaktadır.

Geleceğin sannyasını geçmişin sannyasından ayıracağım. Ve bence şimdiye dek olduğu haliyle sannyas ölüm yatağında; ölü gibi. Hiçbir geleceği yok. Ama özünde sannyas'ın korunması gerek. Bu insanlığın öyle bir kazanımı ki, onu kaybetmeyi göze alamayız. Sannyas uzun zamanda bir kez açan nadir bir çiçek. Ama uygun bakım yokluğundan solup gitmesi mümkün ve eski düzene bağlı kalırsa kesinlikle ölecek.

SANNYAS'IN KADİM ANLAMI DÜNYADAN vazgeçmektir. Ben buna karşıyım.

Ama yine de sannyas sözcüğünü kullandım, çünkü eskisinden çok daha anlamlı bir başka anlam görebiliyorum. Ben dünyanın; dinin, kastın, Brahmanizmin, Jainizmin, Hıristiyanlığın, tanrının, kutsal kitabın sana verdiği tüm koşullamalardan vazgeçmeyi kastediyorum.

Benim için sannyas demek, şu kararlılık demektir: Kendimi bana dayatılan her şeyden tamamen arındıracağım ve kendi kendime yaşamaya başlayacağım; taze, genç, saf, kirlenmemiş. Bu yüzden sannyas masumluğuna giriştir.

1970'TEN 1985'E KADAR OSHO'NUN SANNYASİNLERİNDEN kırmızı ve portakal rengi tonları giymeleri istendi. Aynı zamanda Osho'dan, mala olarak bilinen bir kolye alıyorlardı. Kolyede yüz sekiz boncuk ve Osho'nun bir resminin bulunduğu bir madalyon vardı. Ek olarak Osho her sannyasine yeni bir isim veriyordu. Yeni isim hepsi için ortak bir ön ek içeriyordu; erkekler için "swami', kadınlar için "ma".

Eril olanın yolu farkındalıktır ve farkındalık seni kendi benliğinin efendisi olacağın bir noktaya getirir. Swami'nin anlamı budur. Dişil olanın yolu sevgidir ve sevgi seni tüm varoluşun annesi olacağın nihai noktaya getirir. Ve ma'nın anlamı budur. Nihai çiçeklenmesi içindeki bir kadın anaç bir enerji haline gelir... Tüm varoluşa annelik edebilir. Kutsanmış hisseder ve tüm varoluşu kutsayabiir. Bir erkek nihai noktaya ulaştığı zaman baba olmaz, anne olmaz, yalnızca efendi olur: Kendi benliğinin efendisi.

Sevgi ve farkındalık, iki yol budur. Ve ben eril dediğim zaman tüm erkeklerin eril olduğunu kastetmiyorum ve ben dişil dediğim zaman tüm kadınların dişil olduğunu kastetmiyorum. Farkındalık yolundan geçmesi gerekecek kadınlar vardır. Onlara da swami demek isterdim, ama bu biraz kafa karıştırıcı olurdu. Olduğu haliyle, zaten çok çılgınca... Bu yüzden baştan çıkmaya direniyorum. Ama bazen öyle zamanlar oluyor ki, sannyas olan bir kadın görüyorum ve ona ma değil swami demek istiyorum. Ve bazen çok efemine bir adam geliyor ve bir kadından daha dişil görünüyor.

DAHA SONRA, 1985'TE OSHO ŞÖYLE DER:

Yavaş yavaş halkımı ayırmaya başladım ve onları ayırabilmek için sannyasa giriş ayinlerini yapmaya başladım, böylece onları tanıyacak, halkımın kim olduğunu bilecektim. Onlara hatırlayabileceğim isimler vermeye başladım, çünkü benim dünyanın her tarafından gelen her tür tuhaf ismi hatırlamam güç. Gerçek sebep yalnızca hatırlayabileceğim isimler olmasıydı; aksi halde benim için imkânsız olurdu. Artık neredeyse her ülkeden, her dili konuşan insanlar var: İsimlerini hatırlamak imkânsız.

Ama sana bir isim verdiğim zaman, bu tamamen farklı bir konu. Sana bir isim verdiğim zaman, sana belli sebeplerden, sende gördüğüm belli niteliklerden, belli olasılıklardan, zaten orada olan belli özelliklerden dolayı bir isim veriyorum ve bunların hepsi hatırlanıyor.

Benim verdiğim ismi ben biliyorum, anlamını ben biliyorum. Anlamı, senin yaşam tarzın, düzenin, potansiyelin, hepsi hatırlanıyor. Benim için seni hatırlamak daha kolay oluyor; aksi halde çok güç, neredeyse imkânsız.

Sana, yalnızca seni tanıyabileyim diye kırmızı giysiler verdim; tüm diğer bahaneler boşuna. Sırf sana güzel sebepler vermek için -çünkü insanlar sana soruyor ve senin onlara iyi sebepler vermen gerekiyor- hiç yoktan felsefe uydurmaya çalışıyorum. Ama basit gerçek bu, fazlası değil."

VE 1986'DA, SANNYAS'IN DIŞ SİMGELERİNİN ÖNEMSİZ olduğunu tekrar vurgular:

İnsan zihni hiç olgun olmayan bir zihin. Dış simgelere tutunmaya başlıyor. Bu, dünyadaki tüm dinlere oldu. Hepsi iyi başladı, ama hepsi yoldan çıktı. Ve sebep dışsal olanın öyle vurgulanması ki, insanların içsel olanı tamamen unutması. Dışsal olanı yerine getirmek öyle yaşam-soğuran bir iş ki, dindarlığın asıl anlamı olan içsel yolculuğu hatırlamak için boşluk kalmadı.

Ben halkımın açıkça anlamasını istiyorum. Ne giysilerin, ne dışsal ilkelerin, ne de geleneğin sana verdiği ve senin kabul ettiğin başka herhangi bir şeyin sana faydası olmayacaktır. İçinde devrim yaratabilen tek şey zihnin ötesine, bilinç dünyasına gitmektir. Bunun dışında hiçbir şey dindarca değildir.

Başlangıç olarak, dışsal şeylere bu kadar takıntılı bir dünyadan, sannyası da dışsal şeylerle başlatmak zorunda kaldım -giysilerini portakal rengi olanlarla değiştir, bir mala tak, meditasyon yap- ama vurgu yalnızca meditasyon üzerindeydi. Gördüm ki insanlar giysilerini çok kolay değiştiriyor, ama zihinlerini değiştiremiyorlar. Mala takabiliyorlar, ama bilinçlerine ilerleyemiyorlar. Ve portakal rengi giysiler içinde olduklarından, mala taktıklarından, yeni bir isme sahip olduklarından, sannyasin olduklarına inanmaya başlıyorlar.

Sannyas o kadar ucuz bir şey değildir. Bu yüzden, başlangıç aşamasının bitmesi için zaman geldi ve sen yeterince olgunsun. Portakal renginden, kırmızıdan hoşlanıyorsan çok güzel, bir zararı olmaz, ama faydası da olmaz. Mala'yı seviyorsan, içinde resmim olan madalyonu seviyorsan, bu senin süsündür, ama dinle bir ilgisi yoktur. Bu yüzden dini mutlak gerekliliğe indirgiyorum. Ve bu da meditasyondur.

İNSANLARIN BAŞLANGIÇ AYİNLERİNİ YAPMAYA BAŞLADIĞIM gün, tek korkum şuydu, "Bir gün takipçilerimi dostum haline getirebilir miyim?" Önceki gece uyuyamadım. Tekrar tekrar düşündüm, "Bunu nasıl başaracağım? Bir takipçinin dost olmaması gerekir." O gece, Himayalar'daki Kulu Manali'de kendi kendime şöyle dedim, "Ciddi olma. Yönetim biliminin alfabesini bilmesen de her şeyi idare edebilirsin."

Bern tarafından yazılan bir kitap hatırlıyorum, Yönetim Devrimi. Onu, başlığında devrim sözcüğü olduğu için değil, yönetim sözcüğü olduğu için okudum. Kitaba bayıldım, ama doğal olarak hayal kırıklığına uğradım, çünkü aradığım şey bu değildi. Ben asla hiçbir şeyi yönetemedim. Bu yüzden o gece, Kulu Manali'de kahkaha attım.

WOODLANDS

Osho Bombay'daki Woodlands sitesinde geniş bir apartman dairesine taşındı, Mart 1974'e kadar orada yaşadı. Artık Osho yerleşmişti ve bireyler ile daha yakın çalışabilirdi. İnsanlarla bireysel olarak ya da küçük gruplar halinde bir araya geliyor, düzenli konuşmalar yapıyordu. Bunların arasında, "Sırlar Kitabı" adını verdiği, Vigyan Bhairav Tantra'nın yüz on iki meditasyon yöntemi de vardı. Sannyasinler ve başka arayıcılar her sabah yakındaki bir kumsalda toplanıp Dinamik Meditasyon yapıyorlardı. Ek olarak, Osho hâlâ zaman zaman kırlarda meditasyon kampları düzenliyordu. Onunla tanışmak için gittikçe daha fazla Batılı geliyor, çoğu sannyaslığa kabul ediliyordu.

Ben tartışmadan çok meditasyon ile ilgileniyorum. Bu tartışmalar seni yalnızca itiyor, seni entelektüel açıdan tatmin ediyor, sana yaptığın her neyse çok entelektüel, rasyonel olduğu duygusunu veriyor. Ama öyle değil.

Bu yüzden ben ne dersem diyeyim, bir açıdan seni çekmeye çalıştığım şeyin tam zıddıdır. Bu tartışmalar söz konusu olduğunda, benim yaklaşımım rasyoneldir, yalnızca seni tatmin etmek, sana oynayabileceğin oyuncaklar vermek içindir, böylece bir başka şeye ikna olabilirsin. O başka bir şey rasyonel değildir; irrasyoneldir.

Bizim meditasyonumuz yalnızca irrasyonel varoluşa bir sıçrayıştır. Ve varoluş irrasyoneldir, gizemcidir, gizemlidir. Bu yüzden lütfen sana söylediklerime tutunup kalma; seni yapmaya ikna ettiğim şeylere tutun. Yap, bir gün ben her ne söylediysem, anlamı olduğunu fark edeceksin. Ama söylediklerime tutunmaya devam edersen, sana bilgi verebilir, seni daha bilgili kılabilir, ama bilişe erişemezsin. Ve benim söylediğim şeyler engel olur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dansın Tarihçesi, Türklerde Dans Kültürü ve Dans Türleri... Vals..Tango..Çarliston..ve diğerleri

Öğrenme Kuramcıları 1..Davranışçı Yaklaşım:SKİNNER' in Edimsel Koşullanma Kuramı...

HOMOSEKSÜELLİK (EŞCİNSELLİK)-BİSEKSÜELLİK-HETEROSEKSÜELLİK- Erkek ve Dişi farklılıkları