Kayıtlar

Temmuz, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bağımlılık METAMFETAMİN

Resim
     MDMA (metilen dioksi metamfetamnin) metil amfetamin yada metamfetamin bir maddedir. İlk olarak II.Dünya savaşı sırasında üretilmiştir. Hemen hemen tüm uyuşturucular aslında "uyuşturucu" maksadıyla  üretilmemiş, etkileri sentez sonucu tesadüfen ortaya çıkmıştır. Metamfetamin astım tedavisinde kullanılan bir ilaç çalışması sırasında keşfedilmiştir. o zamanlarda astım tedavisinde "efedrin" denilen efedra bitkisinin yaprağından doğal olarak bulunan bir madde kullanılıyordu. Metamfetamin sentetik bir efedrin yapabilmek için yürütülen çalışmalar sonucunda  bulunmuştur.       Efedrin sempatik sistemi aktive eder, korktuğumuz, tehdit algıladığımız, sinirlendiğimiz zaman ortaya çıkarak çalışır ve savaş-kaç yanıtına neden olur. Savaş-kaç yanıtı için akciğerlere daha çok hava girmesi, kalbimizin daha çok kan pompalaması, göz bebeklerini büyütüp ışığı ve görüntüyü algılaması gereklidir. Yani "efedrin" kullanıldığında bronşlar genişler, göz bebekleri

Bağımlılık ESRAR-KANABİS-CANNABİS

Resim
     Cannabis, halk arasında, hint keneviri olarakta bilinir.Cannabis Sativa nın yaprağıdır.Yurtdışında "marihuanna" olarak adlandırılırken ülkemizde "esrar" olarak anılır.Madde bilimsel literatürde "delta 9-THC" "kanabinoid" olarak bilinir.     Beynimizde kanabioid reseptörü olan "anadamid" adlı yağ asidi bulunur ve vücuda alınan kanabinoid doğal yollardan anadamid adlı bu reseptöre bağlanır.Bağlandığında vücuttaki dopamin, seratonin, noradrenalin, glutamat salınmı durur.tıpkı bir evin elektrik bağlantısını sağlayan şalter kapanması gibi bu madde alındığında beynin şalteri kapanır.Beyinde bulunan ve bizi harekete geçiren aktivatör sistem (konuşkanlık, dans etmek, gülmek gibi eylemleri motive eder) inhibe edilir ( uyumak, oturmak, yatıştırıcı etki) ve hareket durur. bu sebeple, az miktarda alınan alkol önce inhibitör nöronları yatıştırır, o yüzden aktivatör nöronları inaktive edecek sistem çalışmadığından bu sebepten ...konuşka

Bağımlılık EROİN-MORFİN

Resim
    Bağımlılık, çağımızın hastalığı olarak tanımladığımız hastalıklardan biridir....Tüm bağımlılık yapan maddelerin alımında beyinde bulunan kortikal bölgenin hasar gördüğünü, ayrıca bağımlılıkların da psikojenetik ve fizyolojik olarak ikiye ayrıldığını, fizyolojik bağımlılığın vücuttaki nöron yapısını değiştirdiğini ve o yapı olmadan hareket edemediğini ve bu tür bağımlılığa eroin-morfin ve LSD gibi maddelerin neden olduğu "bağımlılık" konulu yazımızda bahsetmiştim.       Eroin bir morfin türüdür.haşhaş bitkisinin özüdür.bir peptittir. yani amino asit dizisidir.BU özelliği nedneiyle kan beyin bariyerini aşamaz, beynin sadece bazı bölgelerine kadar geçebilir. kan dolaşımına katılamaz ve o şekilde beyne ulaşmaz. Ancak  morfin eroin haline getirildiğinde yağda çözünürlüğü artar ve beyne geçmesi hızlanır.Bu nedenle eroinin, morfine göre solunumu durdurucu  ve ölüme neden olucu etkisi kat ve kat artar.diğer taraftan eroinin içindeki diğer katkı maddeleri akciğerde ödeme-s

BAĞIMLILIK mı??-OBSESYON mu???

Resim
  Bağımlılık her türü sıkıntılıdır ve bir hastalıktır...bir kadına, bir erkeğe, bir maddeye, bir makineye...olan tutkular...bağımlılık olarak adlandırılır....    Her tür bağımlılık bir tür obsesyondur.yani takıntı  olarak adlandırdığımız bir durum..bağımlılıktan doğan obsesyonların giderimi "kompülsif" bozuklukları doğurur.Yani her bağımlı aynı zamanda obsesif-kompülsif bozukluk sahibidir.             Bağımlılık yapıcı maddelerin sürekli kullanımı neticesinde hazzın ortaya çıktığı ve frontal kortekste anlamlandırılmasının ardından, deyim yerindeyse suni bir yol oluşur ve bağımlı kişi maddeyi kullanmasa dahi maddeyi çağrıştıracak cismin varlığı, o maddeyi hayal etmesi ile madde kullanımı esnasında aldığı hazzı yaşamaya başlar.Bu haz yeterli, gelmez ve bu hazzı elde etmek için maddenin kendisini arar.     Bunun haricinde insan beyninin, daha önce deneyimlediği hazları yeniden bir arada hissetme eğilimi vardır.örneğin kahvenin yanında sigara içmek, aynı zamanda

çağımızın sorunu BAĞIMLILIK....

Resim
Bağımlılık bireyin bir maddeye yada nesneye sosyal hayatını, hayati fonksiyonlarını yitirecek kadar düşkün olmasıdır. Yeme-içme, beslenme, üreme,kendini koruma,-saldırganlık gibi temel iç güdüler vardır.Bu iç güdülerin temeli tatmin edilmesinin insan için aynı zamanda bireyin stres aksında bir baskılanma olması, stresinin yatıştırmasıdır.    Haz alma duyusunun kaynağı olan dopamin, beyindeki nöro kimyasal sürecin bir alt basamağında olan ve hiddet ve saldırganlıktan sorumlu nörepinefrine çevrilmesidir. Yani haz ve hiddet birbirine çok hızlı dönüşebilme özelliği gösteren duygulardır.Haz duygularımız beyindeki limbik sistem içersinde striatum denilen bölgeden yönetilir.Haz ın biyokimyası beyin sapından çıkan dopaminin striatuma gelmesi ve bireyde ona haz veren her ne ise onu elde etmeye yönelik bir motivasyonun oluşmasını sağlamaktadır. Bu motivasyon, beynin prefrontal korteksine ulaşmakta ve burada hedonisi yüksek, riski en az ödüle doğru bir eylemde bulunmaya yönlendirilmektedi

PSİKİYATRİK Bozukluklar, Hastalıklar neden var?

Resim
  İnsan evrimi ekseninde mevcut bazı genlerimizin doğal seleksiyona uğraması gerekirken uğramadığı,varlıklarını korumaları sonucu ruhsal hastalıklar meydana gelmektedir.    Örneğin: bipolar bozukluğun manik dönemindeki yaratıcılık, kişinin karşı cinse duyduğu istek avantajlı görülmüş, bu hal üremeyi güdülendiğinden bin yıllardır varlığını devam ettirebilmiştir.. Psikoz ve şizofreni vakalarına bakacak olursak Einstein!ın on çocuğu var ve iki tanesi şizofreni tanısıyla hayatını kaybetmiştir. Einstein hezeyanı "uzay ve zamanın bükülmesiydi" ondan önce başka biri bunu iddia etseydi akıl hastası olduğunu idda etmek mümkün olacaktı. Einstein bu hipotezi kanıtladığı için dahi bir bilim adamı oldu.      Depresyon sebep değil sonuçtur. en büyük sebebi strestir.artan stres beyindeki nöron yapısı ve iletişim ağını zayıflatarak, strese sebep olan kaynakların algılanmasını engeller.Yani artan stres karşısında vucüdun kendini savunma mekanizması, hayatta kalma metodu olması seb

hafizanın elamanı: ASETİLKOLİN ve ALZHEİMER hastalığı...

Resim
    Kısa belleği uzun belleğe devreden ana eleman ASETİLKOLİN bir nörotransmitterdir. 5 ile 10 dakika arasındaki bilginin  depolandığı  kısa bellek hipokampustadır.Uzun bellek özel bir yerde değil beynin tamamında bilgi alışverişi sağlar. Prefrontal kortekste salgılanan asitilkolin glutamat ile birlikte muhakeme yeteneğimizi de belirler.     Alzheimer hastalığında ilk azalan nörotransmitter asetilkolindir. asetilkolin eksikliği bu hastalıkta kısa bellekteki bilgi uzun belleğe aktarılamamaktadır. ancak uzun bellekte tahribat yoktur.  o yüzden öğlen yediği yemeği hatırlayamayan hasta askerlik anılarını tüm ayrıntıları ile hatırlayabilir.       Asetilkoline en çok benzeyen madde nikotindir.o yüzden dışarıdan nikotin alındığında bilişsel fonksiyonlarda yüzde yirmi artış yaşanabilmektedir.Şizofreni ve hiperaktivite bozukluğu olan hastaların sigara içmelerinin nedeni budur.sigara beyinde bozuk olan asetilkolin etkilerini artırarak frontal korteksin daha etkin çalışmasını sağla

Beyinde doğal olarak bulunan Ağrı Kesici: ENDORFİN-MORFİN

Resim
  Endorfin, beyinde doğal olarak bulunan morfindir. Morfinden bin kat güçlü bir anesteziktir. Sadece beyinde salgılanan Endorfinin kardeş hormonu olan ve  omurilikte bulunan  "enkefalin" dir.   Morfin "papaver somniforum" yani haşhaş bitkisinde bulunan bir maddedir. ağrı kesici, uyku durumu yaratan haz verici özelliklere sahiptir. sentetik olarak kodein, metadon, meperidin, eroin, fentanil gibi formlarda üretilir. Bu formlar, öksürük kesici, ağrı kesici, ishal kesici olarak kullanılır.Eski Avrupa da kolera vakalarında morfin kullanılarak ishalin kesilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. ancak bir süre sonra kişide daha bariz başka sorunlar görülmüştür.    Endorfin in en önemli vazifesi haz almamızı sağlamaktır, bu nedenle bağımlılıkların temelinde endorfin salgılanması yatar.      Endorfin alındığında göz bebekleri küçülür ve uyku durumuna geçilir. Endorfinin ağrı kesici özelliği fiziksel ağrılar yanında psikojenik ağrıların gideriminde de etkilidir. Yani

öğrenme bozukluğu ile seyreden davranış bozukluğu OTİZM

Resim
      Otizm vakalarında 1970 li yıllardan sonra 0 kat artış olduğu tespit edilmiştir.    Öğrenme bozukluğu ile seyreden davranış bozukluğudur. olan OTİZM bireyin tüm iletişimini etrafındaki bir kaç insan (anne, bakıcı ) ile sağladığı durumdur.dünya ile bağlantısı oldukça kısıtlıdır.     Otizmli çocuklarda frontoparietal bölge (alın) de bulunan "ayna nöronlar" olarak anılan nöronal bölge de işlev bozukluğu vardır. Normalde bu nöronlar başkasını anlamayı, konuşmaların anlışılmasını, duygu ve davranışların anlaşılarak uygulanmasını sağlar. karşımızdaki kişi konuşurken ve siz onu dinlerken konuşma nöronları aktif hale gelir, bir sinema izlerken oyuncu yüksekten atlarken aktif olan nöronlar siz izlerkende aktiftir. otizmli bireylerde taklit ve duyulan empatide zorluk yaşanır. örneğin yanlış yaptığınızda anne kaşlarını çatarsa bunun hatalı bir davranış olduğunu anlarsınız.yani bu bir öğrenme sürecidir. dolayısıyla birey bir süre sonra hem kızgınlığın ne olduğunu, kızgnl

beynin donanım sorunu ŞİZOFRENİ

Resim
 Şizofreni, doğuştan gelen ve beyindeki donanımların bozulması olarak ifade edilebilecek ve toplumda % 1 oranında görülme sıklığı ile seyreden nöron dejenerasyonu hastalığıdır.    Şizofreni de en tipik belirtiler, sanrı-hezeyan, halüssinasyon, kanıtlara rağmen değiştirilemeyen düşünceler (beni takip ediyorlar, beni zehirleyecekler gibi takıntılı düşünceler), kişinin kendiyle aşırı ilgilenmesi, içe kapanması şeklinde görülmektedir.    Şizofeni genel itibarıyla ergenlikten sonra ortaya çıkmaktadır bunun nedeni ergenlikte beyinde ciddi nöral değişimler meydana gelmektedir. yani ergenlikte o zamana kadar kullanılan  herhangi bir uyarana maruz kalmadığından fonksiyon kazanamayan nöronlar normal şartlarda ergenlikle yıkıma uğrarken şizofreni hastalarında  bu yıkım sürecini kaldıramayacak kadar hasara uğradıklarından, süreci kaotik bir şekilde yaşarlar. Sönmüş ağlar aktive olurken, aktif ağlar söner.       Şizofreniyi çocukluk sırasında teşhis etmek mümkün mü? Çocukluk dönemin

hayat bir yoldur....değişim şarttır.

Resim

Hormonlar Hakkında Bilinmeyenler- Uyku hormonu MELATONİN

Resim

DOPAMİN hormonu ve PARKİNSON hastalığı

Resim
     dopamin, güdülenmeyi sağlar, eylemlerden haz duyulmasını teşvik eder, sizi bir işi yapmak konusunda eyleme geçirir, haz aldığımız, kahve içmek, yemek yemek, cinsel aktivitelerde bulunmak gibi eylemler dopamin tarafından motive edilir.Yine düşünsel bazda hareket eden mimiklerimiz, kaşınmak, piyano çalmak, bacak bacak üstüne atmak, esnemek gibi stereotipik hareketler dopamin vasıtasıyla eyleme geçer.     Erkek bir deney hayvanı bir dişinin yanına koyduğunuzda erkek hayvanın dopamin miktarı artar.dişinin etrafında döner. etkilenilen karşı cins söz konusu olduğunda hareketlerin değişmesi dopamin etkisi ile meydana gelmektedir.     Dopamin obsesyon (takıntı) kaynağıdır. obsesif davranış ve düşüncenin kökeninde dopamin vardır.Dopamin yükselmesi şizofreni hastalığı etkenidir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar şizofreninin dopamin fazlalığından değil, glutamat eksikliği ile ilişkilendirilmiştir.Vücuda dışarıdan glutamat vermek mümkün ancak dışardan glutamat alındığında be

hayattan zevk almayı sağlayan SERATONİN hormonu

Resim
     Hormon, Yunanca kökenden gelmektedir; yani uyarmak, canlandırmak anlamındadır. İç salgı bezlerinden kana geçen ve organların işlemesini düzenleyen seratonin, kortizol, dopamin, endorfin, nor adrenalin, adrenalin, insülin, tiroksin vb. fizyolojik etkisi olan yapılardır..    Seratonin, en çok kanamalarda kanama durdurucu özelliği olan trombosit yapılarında  bulunur. Seratonin halk arasında mutluluk hormonu olarak adlandırılır. Seratonini yüksek insanlar hayttan zevk alan, kaygısı az, huzurlu bireylerdir.Bugün anksiyete bozukluğu ve depresyonun sebebi seratoninin azlığıdır.     seratonin beyin deki sinapslarda biriktirilerek depresyon çözümlemeye çalışılmaktadır.bu da antidepresanlar ile yapılmaktadır.   Depresyon, seratonin ve nor adrenalinin  sinapslarda azalması suretiyle kişinin depresyona girdiği, anti-depresanlar ile seratonin miktarı artırılmak suretiyle depresyondan çıkıldığı iddiası şuan işlevsiz kalmış olup,  aslında anti depresanların nöral ağları arttırdığ

Beyinde, GLUTAMAT gaz ise GABA (Gama Aminobütirik Asit) frendir

Resim
Depresyon, anksiyete ve yoğun streste beyinde "glutamat" artarken "GABA" (gama aminobütirik Asit) azalır. GABA sayesinde uyku haline geçmemiz mümkün olabiliyor. sinirlenildiğinde sakinleşme, kaygılı iken dinginleşme GABA ile mümkündür. Yani.GABA nın ana maddesi glutamat tır.    GABA reseptörlerine bağlanan maddelerden biride "alkol" dür.alkol, GABA salınımını arttırır. böylece, beyinde dinginlik, uyku, muhakeme güçlüğü haline neden olur. böylece fiziksel aktivite artışı, konuşkanlık, tansiyon yükselmesine neden olur. bu nedenle alkol alımı uzun dönemde beyin kanamasına neden olmaktadır.    GABA reseptörlerine östrojen gibi kadınlık hormonu olan progesteron  da bağlanır..Kadınların adet döneminde görülen sinir, stres, hırçın, asabi ruh halinin nedeni adet öncesi yükselen, artan GABA  etkinliği dir. Bu asabiyet kriminal boyuta bile varabilir.ABD nin bazı eyaletlerinde bu durum hafifletici bir sebep olarak kabul edilmektedir.     Kortizol, GAB

Beyindeki en önemli sinir uyaranı GLUTAMAT...

Resim
   Sinir hücrelerini çalışmaya teşvik eden transmitter GLUTAMAT tır.Mono sodyum Glutamat da denilen bu uyaran, amino asittir. Bir dönem AB dede cips ve bulyon üretiminde kullanılan "çin tuzu" olarak bildiğimiz ve bağımlılık yapan maddedir.Glutamat, beyinde en yoğun beyin korteks-kabuk-ta ve hipokampus denilen bölgede bulunur. Glutamat ın en öneli görevi bellek kaydı, diğer işlevi ise muhakeme kabiliyetini yükseltmek..beyinde glutamat miktarı artınca yeni nöral ağlar oluşur.    Geçmişte PCP yada "melek Tozu" olarak bilinen glutamat içeren uyuşturucular düşman devletlerinde esir alınan askerlerin belleğinin silinmesi için kullanılmıştır. Bu maddenin fazla kullanımında yüksek bilişsel fonksiyon kaybı, muhakeme yeteneğinde azalma, doğru-yanlış  ayıramama ve empati yeteneği kayıpları görülmektedir.     Eskiden dopamin fazlalığı ile izah edilen "şizofreni" hastalığı şimdi "glutamat" azlığı ile izah edilmektedir.    Son olarak "anksi

Beyin nasıl çalışır?? Nasıl Çalışmalıyız .. Nasıl öğrenmeliyiz? EPİGENETİK.

Resim
   Psikiyatri Sigmund Freud'tan önce bilinen bir kavram değildi.Freud un çağdaşı CAJAL ve GOLGİ gümüş nit rat ile boyayarak mikroskopta nöronları tespit etmişler, 1950 yılından sonra ise nöronlar arasındaki iletişimin "nörotransmitter " in keşfi ile "psikiyatrik hastalıklar" bu nörotransmitterlerin azlığı yada fazlalığı ile izah edilmeye başlandı..         Psikiyatride hastalık tanısı hasta belirtileri, beyanlarına göre konurken diğer hastalıklarda tanı kan ve diğer tanı yöntemleri ile konulmaktadır.    Beyinde "nöron" denilen sinir hücrelerini anlamak kolay olmamakla beraber, nöronlar arasında bulunan sinaps denilen yapılar, iki nöronun birbiri ile iletişim kurmasını sağlayan dentritik yapılar, yolaklar vasıtasıyla ağ yapan, karmaşık bir network ağı gbi  birbirine geçen birimlerdir.Bir nöron ortalama bir milyon sinaps yapıyor.yani bir nöron milyon tane yapı ile iletişimi sağlıyor. bu iletişimin dinamik bir süreç olduğunu söylemek mümkün..

Ülkemizde Hasta Tedavi Yaklaşımları

Resim
    Bilim, insanların kendi öz motivasyonlarını besleyen, insanın kendisini, çevresini, evreni, doğayı anlamasını, kavramasını ve bilme merakını sağlar.    örneğin:Tıp biliminde  hastalık nedir?.nasıl tedavi edilir?. ne ilaç kullanılır? nasıl tanı konur?..neler hastalığa iyi gelir? nasıl bir tedavi medodu kullanalım? vs..v.s.. bir çok sorunun cevabını bilim sayesinde veririz..   Neyazıkki hızlı nüfus artışı sanayileşme, finansal fayda, insanları ve bilimi daha az tatbik edebilir hale getirmiştir.Böylelikle bilim için harcanan çaba emek, süre, para azaltılmıştır.Tıp etiğinden bilimsel tüm paradigmalar bu şekilde farklı bir yapı ile yeniden yapılandırılmıştır.Bu durum başta ilaç sektörü olmak üzere tüm tıbbi cihazlar içinde geçerli..AR-GE sürecine önem verilemedi.bu meşakkatli süreçte, finansal kaygılar, zaman ve etik kaygılar sebebiyle hızlı sonuçlandırıldı ve bir süre geçmeden bir çok ilaç yeterli teste tabi tutulmayan ilaçlar beklenmedik yan etkileri yüzünden piyasa

Kişilik bozukluğu-BİPOLAR KİŞİLİK

Resim
      Bipolar, hayatta karşılaştığımız olumlu gelişmeleri "mutluluk", olumsuz gelişmeleri "mutsuzluk" olarak algılamamızı sağlayan devrelerimizin otokontrolü yitirerek aşırı uçlarda çalışan bir beyin ile ortaya çıkan psikotik bir bozukluktur.Beynimizdeki anterior cingulate korteks olarak anılan birim hazzın, mutluluğun, mutsuzluğun bilinç düzeyinde etkili yansımasını sağlar.Bu birimin inhibe edilmesi sonucu oluşur.    Bu bozuklukta en küçük mutluluk manasız bir mutluluk seramonisine dönüşürken, dikkate alınmayacak bir konu manasız bir kedere neden olabilir.Bu dengesizlik 15 gün mutluluk, 15 gün elem şeklinde görülebilir.       Ünlü sinema sanatçısı Marilyn Monroe da bipolar bozukluk olduğu iddia edilmektedir.     Hiperaktivite bozukuluğu ile bipolar bozukluk birbirine karıştırılabilir.sebep olan genler aynı olmakla beraber tedavi ayrıdır.Hiperaktivitede karar alma mekanizmalarını çalıştıran nöronlar azdır, o yüzden ani kararlar alırken, bipolarda

Çağın hastalığı ANKSİYETE- DEPRESYON..Nasıl önlenir?

Resim
   "Her insan kendi beyninin heykeltraşıdır"     Depresyon, haz verici aktivitelerin en az 15 gün boyunca azalması, hayattan zevk almama hali olarak tanımlanabilir. Depresyon erkeklere göre kadınlarda daha sık görülmektedir.Evli kadınlarda bekar kadınlardan daha fazla görülürken evli erkelerde  daha az depresyon görülmektedir.      İnsanlar üzülebilir, hayattan vazgeçebilir, ruhsal dalgalanmalar yaşayabilir, kendini telkin ederek tedavi edebilir ve normal hayatına dönebilir.     Kişi, hayatın rutin seyri içinde karşılaşılan olumsuz durumlarla başedecek, iç görü gösterebilecek potansiyeli sayesinde, bu durumun getirdiği ahlaki sorumluluğu hissederek bu ruhsal durumdan kolaylıkla kurtulabilir. Depresyondan çıkmak nöral faaliyet artımı sonucunda olabilecek bir durumdur. Ben kimim, neyim, ne yapmalıyım, evrendeki yerim ne, nasıl yapmalıyım, kendimi iyi etmeliyim gibi sorulara mantıklı yanıtlar vermeyi, çözüm bulmayı becerebilmek yine beynin sahip olduğu nöral kapas